31 Temmuz 2017

Histoire(s) du Cinéma: Seul Le Cinema (Bölüm 3)

31 Temmuz 2017
Histoire(s) du Cinéma'ya -kelimenin tam anlamıyla- kaldığımız yerden devam ediyoruz!

Bu çeviriye başlarken hedefim her hafta bir bölüm çevirmekti, ama kendimden pek de ümitli değildim. Tembelliğimi, araya başka işler alışımı bilenler, neden ümitli olmadığımı da şıp diye anlayacaklardır. Oysa kendimi de -şu ana dek- şaşırtarak her hafta bir çeviri hedefimi tutturarak ilerliyorum ve işte karşınızda, üçüncü bölüm olan (resmi olarak Bölüm 2A olan) Seul Le Cinema (Sadece Sinema) diyorum.

Bundan önceki bölümler 1989 yılında yayınlanmışken, bu bölüm 1999 yılında yayınlanıyor. (Gerçi bazı yerlerde 1994, bazı yerlerde 1997 diyor, ama arada birkaç sene olduğu aşikar.) Aradaki 10 yıl, belgeselin alengirli anlatım biçimine de bir nebze yansıyor. Nitekim Godard bu sefer röportajvari bir biçimde kameranın "yanında" sohbet ediyor, deyim yerindeyse, çenesi açılıyor.

Neden böyle bir "sinemanın tarihleri" işine girdiğini açıklayan Godard, en önemli tarihin büyük harfle başlayan Tarih olduğunu, yani en kapsayıcı tarih olduğunu, çünkü diğer tüm tarihlerin bir şeyleri eksilttiğini söylüyor. İddia edilenin aksine, çok fazla film olmadığını, belki hepitopu 10 film olduğunu belirten Godard, bir anlamda sinema adı altında yapılan birçok hikaye anlatışının hakkını veremediği ifade ediyor.

Belgeselin ikinci yarısında bir yerlerde Julie Delpy, arkada eksik olmayan film kareleri ve yağlı boyalar eşliğinde Charles Baudelaire'in "Yolculuk" adlı şiirinden dizeler okuyor. Şiir çevirisi sırıtmasın diye Varlık Yayınları'ndan çıkan Kötülük Çiçekleri'ndeki Yolculuk şiirinin Erdoğan Alkan tarafından yapılan çevirisini kullandım. Hadi yabancı yok, bir itirafta bulunayım: Önce çeviriye bakmadan kendim çevirdim, ondan sonra çeviri ile karşılaştırdım. Benimki bir şiir değil, bir makaleymiş gibi oradan bana el sallıyordu. Anlam aynı anlam, ama metin başka metindi. O yüzden estetik kaygılarla birlikte kendi çevirimi işin içine katmadım.

Şahsi olarak not düşmem gerekirse, ilk iki bölümün göreceli uzunluğuna kıyasla (yaklaşık 50'şer dakikalardı), bu bölümün 26 dakikalık mütevazı süresi, içerikten bir şey götürmemekle birlikte, sohbet havasının yakalanması sinema açısından -mesela Yeni Dalga'nın önemi bakımından- sinema üzerine insana bilgi ve fikir vermekten geri kalmamış diyebilirim.

Lafı fazla uzatmadan -ve unutmadan- ham altyazıya Türkçe Altyazı ve PlanetDP adlı sitelerden ulaşabileceğinizi belirtiyor, geri kalan bölümleri de aynı istikrar ile çevirmeyi planlıyor ve umuyor ve izleyecek olan herkese iyi seyirler diliyorum!

2 yorum var:

kaotikbenlik dedi ki...

çeviriler için genel bir teşekkür...

Ümid Gurbanov dedi ki...

Teşekkür ederim.

Yorum Gönder

 
Sağlıcakla kalmanızı dilerim.